Cevdet babasının oğlu İstanbul’da
okumaya başlayınca tuttuğu evde Zeynep ile oturuyordu, gri ve tatsız bir hava vardı
İstanbul’da. Şu anda ikisi de niye o saatte evde olduklarını hatırlamıyordur,
belki ders çalışmak için belki de oturup film izlemek için evdeydiler. Ayrıca neden
cinsel ilişkiye sevgilisinden başka insanlarla giren bir arkadaşlarından
bahsettiklerini de hatırlamıyorlardır. Fakat Zeynep, Cevdet’e “demek ki kız
cinsel ilişkiden fazlasını istiyor ve oğlan da kızla ilişkiye giremediği için
başka kızlarla giriyor ben bunu anlıyorum” dediğini hatırlıyordu.
Cevdet “e senin erkek arkadaşın başkaları ile beraber
olmasına ses çıkarmaz mısın yani” dedi.
“Bence önemli olan aşk, cinselliğin önemi yok” diye cevap
verdi Zeynep.
“Cinsellik aşkın en önemli parçası değil mi?” diye sordu Cevdet
iki aydır beraber olduğu fakat cinsellik hakkında kendisinden çok farklı
düşündüğünü yeni fark ettiği kız arkadaşının dediklerine şaşırarak.
“Yoo değil” dedi Zeynep, ama aslında “bilmem” diyen Zeynep’in
bakışlarına bakarak Cevdet, Zeynep’e ayağa kalkmasını söyledi, kendisi de
kalkıp sol eliyle Zeynep’in belini sardı ve kendine çekti, sağ eliyle
uzun siyah ve bir ipek kadar yumuşak olan saçlarını kulağının arkasına attı,
elini yanağına koyarak dudaklarını Zeynep’inkilerle birleştirdi.
“Açma” dedi “gözlerini”.
“Şuanda sadece senle ikimiz varız, bütün dünya bizim, ne bir
kural var ne de başka bir insan”.
Zeynep kendini Cevdet’e yaslamış kollarını boynuna sarmıştı.
Açmadı gözlerini. Bu haliyle güvende hissediyordu kendini, güven kokuyordu
Cevdet. Yılardır hiç olmadığı kadar rahat hisseti kendini. Her şeyini seviyorum
bu adamın diye düşündü içinden ama bunu birkaç ay daha söylemeyi düşünmüyordu, çünkü kendi koyduğu ama sağdan soldan duyduğu kuralları vardı. Sonra Cevdet’in
yarattığı dünyaya koydu kendisini, Cevdet’in kolları kadar güvenliydi orası,
kurallarına uymadığı için kimse ayıplamıyor ya da ceza vermiyordu o dünya da ne
isterse onu yapabilirdi.
“Beni sevdiğini söyle” dedi Cevdet.
“Seni seviyorum” dedi Zeynep, azından çıkıvermişti daha
aylarca söylemeyi düşünmediği iki kelime ama doğru geliyordu bu kelimeler.
“Bende seni seviyorum” dedi Cevdet, tekrar birleşti
dudakları, vücutları. Zaman durdu, tek kişi oldular o anda, iki beyin, iki kalp,
dört bacak, dört kolları vardı ama bir kişiydiler. Yıllarca sürsün istedi
Zeynep o anın, yaşadığı dünyadan hiç çıkmak istemedi ama mecburdu çıkmaya,
çıkınca tatilde en güzel fotoğraflarını yanına alır gibi aldı o anı zihnine
Zeynep. Ne zaman isterse o ana bakabilirdi artık.
Yıllar sonra tekrar görmek istedi Zeynep o anı, çağırdı
zihnini derinliklerinden ve bir göz yaşı ile birlikte geldi o an. Göz yaşı gözünden
yanağına doğru düştü, silmek istemiyordu çünkü mutluluk vardı göz yaşının içinde, yıllardır
hissedilmemiş bir mutluluk, o kadar yoğundu ki yıllarca birikmiş, taşarak gözünden çıkmıştı. Yanağından tekrar gözeneklerinden girsin istiyordu göz yaşı, kaybedilmeyecek kadar değerliydi o tek damla. Hayatın anlamı vardı o yaşın içinde, bütün
hayatının en anlamlısı o an olduğunu anladı Zeynep. Diğer bütün anları atabilir
sadece o anda sonsuza kadar yaşayabilirdi.